Telekomünikasyon sektörünün 2021 raporu açıklandı

Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği (TELKODER), 2021 yılı Telekomünikasyon Sektörü Düzenlemelerine Yönelik Değerlendirmeler Raporu’nu sektör ve kamuoyuyla paylaştı.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) verilerine bakıldığında 2021’de telekomünikasyon sektörünün toplam gelirleri 92,37 milyar TL oldu. Yıllık ortalama dolar kuru ile hesaplandığında ise 10,41 milyar dolarlık büyüklüğe sahip bir pazardan söz ediliyor. Bu noktada son 5 yılın verilerine bakıldığında; 2016’da 15,06 milyar dolar, 2017’de 14,01 milyar dolar, 2018’de 12,25 milyar dolar, 2019’da 11,74 milyar dolar, 2020’de 10,98 milyar dolar ve 2021’de 10,41 milyar dolar büyüklüğü olan ve dolar bazında sürekli düşen bir pazar geliri ortaya çıkıyor.

TELKODER uzmanlarınca Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) enflasyon verileri kullanılarak yapılan diğer bir hesaplamaya göre enflasyon etkisinden arındırılmış pazar büyüklüğü ise 13,45 milyar TL oldu.

Rapor incelendiğinde, geçmişten bugüne pazarda bulunan büyük cirolu işletmeciler dışında, sonradan kurulan ve yenilikçi yaklaşımlarla tüketicilere hizmet sunmaya odaklanan alternatif işletmecilerin 2021 toplam gelirlerinin 9,52 milyar TL olduğu, 2002 yılında başlayan serbestleşme hareketinden bugüne kadar geçen 20 yılda alternatif işletmecilerin toplam sektör gelirleri içerisindeki payının beklenen büyüklüğe ulaşmadığı ve sadece yüzde 10,3’lerde kalmış olduğu görülüyor.

BTK tarafından Kasım 2011’de alınan fiber düzenleme muafiyet kararının uygulama döneminde, Türk Telekom’un yatırımlarında önemli miktarda artış yaşanmadığı dikkat çekerken, fiber kararının uygulamada olduğu dönemler olan 2011-2016 arasında Türk Telekom’un yatırımlarında sadece yüzde 6’lık bir artış olduğu ortaya çıkıyor. 2021 yılında Türk Telekom’un 4,8 milyar TL yatırım yaptığı görülürken, alternatif işletmecilerin yatırım miktarı 6,8 Milyar TL olarak kayıtlara geçiyor.

Sabit ses trafiğinde düşüş

Sabit ses trafiğine ilişkin verilere bakıldığında, 2010 yılından itibaren toplam ses trafiği içerisinde sabit ses trafiğinin çok ciddi oranda düşmeye başladığı gözden kaçmıyor. Bu olumsuz durum raporda şöyle özetleniyor: “Tüm dünyada genel olarak sabit ses trafiğinin düşme eğilimi içinde olduğu bilinmekle beraber ülkemizde düşüşün çok daha büyük olduğu görülüyor. Örneğin; Türkiye’de toplam trafiğin yüzde 1,6’sı sabit, yüzde 98,4’ü mobil trafik iken, İngiltere’de sabit trafik yüzde 19,14 mobil trafik yüzde 80,86 ve Avrupa Birliği’nde ise sabit trafik yüzde 20,37 mobil trafik yüzde 79,63’dür. Türkiye’de sabit trafikteki çok hızlı düşüşün temel sebebinin pazardaki rekabet eksikliği olduğunu söylemek gerekiyor. Zira rekabetin gelişmediği pazarlarda, pazara yeni giren işletmecilerin fiyat ve kalite üzerindeki rekabetçi baskılarının sınırlı olması yerleşik işletmecinin Ar-Ge, yatırım ve tarife gibi sektörü büyütecek kararlarını olumsuz yönde etkiliyor.”

Fiber altyapı gelecek için çok önemli

2020 yılında 82,4 Milyon olan toplam genişbant abone sayısının 2021 yılında 88,1 Milyona ulaştığı açıklanmıştı. Ancak rapora bakıldığında, 2013 yılından sonra fiber abone sayısındaki artış hızının ciddi ölçüde yavaşladığı görülüyor. 2021 yılı sonuna gelindiğinde artış hızının yüzde 5,8’e düşmesi dikkat çekiyor.

Toplam sabit genişbant aboneliği içinde fiber abone sayısının oranı incelendiğinde 2021 yılı sonunda bu oranın yüzde 26 olduğu ortaya çıkıyor. OECD verilerine göre ise bu oran Kore’de yüzde 85, Litvanya’da yüzde 77, İspanya’da yüzde 76, Finlandiya’da yüzde 58, Estonya’da yüzde 43, Fransa’da yüzde 40 olarak tespit ediliyor. Türkiye mevcut durumda yüzde 32 olan OECD ortalamasının da altında kalıyor.

Fiber uzunluklarına bakıldığında ise 2012 yılından sonra Türk Telekom’un fiber kilometre artış oranının yavaşlamış olduğu açıkça görülüyor. 2009-2021 yılları arasında yani 12 yılda Türk Telekom fiber şebekesi yüzde 185,7 büyürken alternatif işletmecilerin fiber şebekelerinin yüzde 512,97 büyümesi raporda oldukça şaşırtıcı bir tespit olarak nitelendiriliyor. Düzenleyici tedbirlere ve ekonomik avantajlara rağmen Türk Telekom’un fiber şebekesinin yeteri kadar büyüme göstermediğine vurgu yapılan raporda düzenlemelerin uygulanmasının etkisiz kalması nedeniyle alternatif işletmecilerin istedikleri yatırımları yapamadıkları ifade ediliyor. Yeni yatırımların önünün açılmasının ve fiber yatırımlarının teşvik edilmesinin ülkemize global rekabette büyük güç katacağı belirtiliyor.

Uydu haberleşmesi çok büyük fırsatlar barındırıyor

TELKODER Raporu, 2021 yılsonu itibariyle 15 bin 163 uydu haberleşme hizmetleri abonesi bulunduğunu ortaya koyuyor. Türkiye üzerindeki uydu kapasitesi dikkate alındığında abone sayısının geçtiğimiz yıllardaki gibi hala çok düşük olması dikkat çekiyor. Çalışmada ayrıca, uydu sektörümüz ve onunla birlikte TÜRKSAT’ın iç ve dış piyasadaki fırsatları kaçırdığı da net biçimde aktarılıyor. Bu doğrultuda, Uydu Haberleşme Sektörümüzün önünde büyük imkânlar olmasına rağmen, ihtiyaçların da bulunduğu bir ortamda, gerekli adımların atılamadığı belirtiliyor.

Geçtiğimiz yılki raporda olduğu gibi 2021 raporunda da Dünya Elektronik Haberleşme Gelirleri/Uydu Haberleşme Gelirleri ve Türkiye’nin Elektronik Haberleşme Gelirleri/Uydu Haberleşme Gelirleri karşılaştırılmasına dikkat çekilerek dünya ülkeleriyle benzer bir büyüklüğü yakalayabilmemiz için uydu sektörümüzün en az 10 kat büyümesi gerektiğine vurgu yapılıyor.

Yerli veri merkezleri daha fazla desteklenmeli

TELKODER hazırladığı raporda veri merkezlerinin önemine dikkat çekiyor. Dünyada sadece birkaç büyük işletmecinin içinde bulunduğu rekabetin, gerek bölgesel gerekse küresel veri ve bulut hizmetleri pazarını şekillendirdiği, bilişim dünyasında köklü dönüşümlere neden olduğu paylaşılıyor. Yurttaşlarımız, üniversitelerimiz, kamu kurumlarımız ve şirketlerimiz, bu büyük işletmecilerin yurtdışında bulunan veri merkezlerine veri tabanlarını yükleyerek, sanal sunucu, e-posta, veri depolama gibi birçok hizmeti kullanmak durumunda kalıyorlar. Bu durum ülkemiz için başta veri güvenliği olmak üzere birçok tehlike ve riskler doğuruyor. TELKODER bu nedenle, konuyu her yönüyle ele alan (Veri Güvenliği, Kişisel Verilerin Korunması, Ticari Verilerin Korunması, Siber Güvenlik vb.) ve bazı uluslararası şirketlerin tekel davranışlarının önüne geçmek adına acilen Ulusal Veri Stratejimizi oluşturması gerektiğini savunuyor.

Veri Merkezi Stratejisine ilişkin raporda şu satırlara yer veriliyor: “Bu noktada en önemli hususların başında gelen konu; Microsoft Azure, Amazon AWS, Google ve Alibaba Cloud gibi büyük işletmecilerin Türkiye’de bulunan veri merkezi işletmecileri ile iş birliği yapmalarıdır. Ancak bu sayede, kendi ekosistemimizi oluşturmuş, yurttaşlarımıza, üniversitelerimize, kamu kurumlarımıza ve şirketlerimize kendi topraklarımızda istedikleri hizmeti vermiş, vergisini devletimize ödeyen veri merkezi işletmecilerimizi büyütmüş ve en önemlisi de verilerimizi güven altına almış olabiliriz. Veri Merkezleri için Dijital Serbest Bölgeler oluşturulmalıdır. Dijital hizmet ihraç edebilmemiz açısından ‘Dijital Serbest Bölgeler’ kavramının çalışılması ve hayata geçirilmesi ihtiyacı mevcuttur. 5 yıl süre ile veri merkezi personelinin gelir vergisinden yüzde 100 muafiyeti sağlanmalıdır. Sıfır maliyetli, uygun fiziksel şartlara sahip bina/kampüs imkânı tanınmalıdır. Türkiye dışına satacağı servislerin gelirlerinde yüzde 100, Türkiye içerisine satacağı servislerin gelirlerinde yüzde 50 oranında vergi muafiyeti sağlanmalıdır. Anlaşmalı üniversiteler ve kurumlardan gerekli teknik personelin yetiştirilmesi şartı ile bu personelin maaşlarında yüzde 50 oranında devlet desteği verilmelidir. Yeni yapılacak Veri Merkezleri, en az Uptime Institute, ANSI/TIA veya BICSI Tier III isteklerini karşılayacak nitelikte olmalıdır. Bu konuda Türk Standartları Enstitüsü (TSE), ülkemizin kendine ait Veri Merkezi Standartlarını oluşturmalıdır.”