Otel tercihinde ‘hava’ önemli kriterler arasında! 

3d rendering luxury classic modern bedroom suite in hotel

Covid-19 pandemisi, birçok sektörde ihtiyaçları ve dolayısıyla müşteri tutumunu değiştirdi. Turizm sektörü de bu sektörler arasında yer alıyor. Kapalı alanlarda havada asılı kalan virüslerin solunum yoluyla enfeksiyon riskini artırması nedeniyle ‘iç mekân hava kalitesi’ otel tercihinde önemli kriterler arasında yerini aldı. 

Amerikan çevre kuruluşu olan Carbon Lighthouse tarafından yakın zaman önce yapılan bir ankete göre de otel tercihi yapan bireylerin yüzde 77’si otelin iç mekân hava kalitesini göz önünde bulunduruyor.

Abalıoğlu Holding bünyesinde faaliyet gösteren Hifyber, iklimlendirme sistemlerinde kullanılan doğru filtrasyon çözümleri ile otellerde virüslere karşı yüzde 90’lara varan oranlarda koruma sağlanarak, güvenli yaşam alanları oluşturulabileceğini açıkladı.

Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını, toplu yaşam alanlarının iç hava kalitesine olan ilgiyi artırdı. Gittiğimiz ve konakladığımız mekânların iç hava kalitesini sorgulamaya başladık. Özelikle tatil ve seyahat amacıyla konakladığımız otellerin ‘Güvenli Turizm Sertifikası’na sahip olması ve iç mekân hava kalitesinin yüzde yüz taze havalı klima sistemleri ile korunması öncelikli tercih kriterlerimiz arasında yer almaya başladı.

Bireylerin yüzde 77’si için hava kalitesi önemli kriter!

Carbon Lighthouse tarafından yakın zaman önce yapılan bir ankete göre; otel tercihi yapan bireylerin yüzde 77’si otelin hava kalitesini göz önünde bulunduruyor. Ayrıca, tüketicilerin yüzde 52’si daha iyi hava kalitesine sahip bir otelde kalmak için daha fazla ödeme yapmaya razı oluyor. Peki otellerin iç mekân hava kalitesini sağlamak için neler yapmak gerekiyor? 

Bulaş riskleri yüzde 90’lara varan oranlarda azaltılabilir

Otellerde iç mekân hava kalitesini sağlayabilmek için dikkat edilmesi gereken ana bileşenler; ısıtma, soğutma ve havalandırma sistemleri oluyor. Kaliteli iç mekân hava kalitesi için klima sistemlerinde kullanılan filtrelerin yüksek performanslı, antibakteriyel-antiviral özellikte nanofiber kaplı olması gerekiyor. Çünkü iç mekânda havada asılı kalan bakteri ve virüsler, klima sistemleri tarafından emilerek, dışarı atılıyor. Dışarıdan alınan temiz ve filtreden geçirilmiş taze hava ile havada asılı olan damlacıkların seyreltilmesi sağlanıyor. Böylece iç mekan havasından kaynaklı olarak oluşabilecek bulaş riskleri yüzde 90’lara varan oranlarda azaltılmış oluyor.

Otellerde havada asılı kalan bakteri ve virüslerin solunum yoluyla enfeksiyon riskini artırdığını belirten Hifyber Genel Müdürü Ahmet Özbecetek, iklimlendirme sistemlerinde kullanılan filtrelerin yüksek verimlilikte partikül tutma özelliğine sahip olması gerektiğini belirtti. Özbecetek, sözlerine şöyle devam etti:  “Nefes verme, konuşma, öksürme, hapşırma gibi eylemler sırasında oluşan 1-4 mikrometre aralığında olan çok sayıda su damlası  (aerosol), küçük boyutları nedeniyle havada saatlerce asılı kalarak, iç mekândaki havayı filtreleyen; ısıtma, havalandırma ve klima sistemleri ile mahale taşınabiliyor. Otellerde havada asılı kalan; bakterilerin, mantarların, küflerin, virüslerin ve bioaerosollerin, solunum yoluyla enfeksiyon riskini artırmaması için HVAC sistemlerinde kullanılan filtrelerin yüksek performanslı, antibakteriyel-antiviral özellikte nanofiber kaplı olması hayati önem taşıyor. Hifyber olarak geliştirdiğimiz antibakteriyel-antiviral özellikteki Nanofiber Filtre Medyası ile ısıtma, havalandırma ve klima sistemlerinde kullanılan hava filtrelerinin filtrasyon verimliliğini artırarak, kapalı alanlarda alınan her nefesin sağlıklı olmasını sağlıyoruz.” dedi.